Güncel
AVM hastalığı, Saraybosna’yı da mahvetmek üzere...
Gerçek Hayat Dergisi BoÅŸnak yazarı Türkolog Amina Šiljak Jesenkovič, son yazısında Başçarşı’da, Sevdalikalara konu olmuÅŸ TaÅŸlıhan’ın kalıntıları üzerine AVM inÅŸa edilmek istendiÄŸini belirterek isyan etti.
Gerçek Hayat Dergisi BoÅŸnak yazarı Türkolog Amina Šiljak Jesenkovič, son yazısında Başçarşı’da, Sevdalikalara konu olmuÅŸ TaÅŸlıhan’ın kalıntıları üzerine AVM inÅŸa edilmek istendiÄŸini belirterek isyan etti.
Bir süredir Saraybosna’da tartışılan ve yoÄŸun olarak eleÅŸtirilen AVM projesi, Gazi Hüsrev Begova’nın yaptırdığı külliye içindeki TaÅŸlıhan’ın tarihi kalıntılarını ortadan kaldıracağı gibi Başçarşı esnafını da zor durumda bırakacak.
Åžehrin Osmanlı ve Avusturya-Macaristan Ä°mparatorlukları dönemlerine ait farklı kültürleri yansıtan ikili yapısını da tam ortasından bölecek olan AVM projesi çok tepki aldı. Bosna Hersek Anıtlar Kurulu’nun projeyi reddettiÄŸi söyleniyor ama proje sahiplerinin AVM’yi her ÅŸeye raÄŸmen yapmak konusunda ısrarcı oldukları da belirtiliyor.
Ä°ÅŸte Amina Šiljak Jesenkovič’in bir çığlık niteliÄŸindeki yazısı:
Emina Zečaj’ın seslendirdiÄŸi bir sevdalinka böyle baÅŸlıyor. TaÅŸlıhan, Saraybosna’nın merkezinde, Bosna Valisi Gazi Hüsrev Bey zamanında, 1543 yıllarında inÅŸa edilen vakıflarından biri. TaÅŸlı Han’dan geriye kalanlar bugün Gazi Hüsrev Bey Bedesten’i ile Hotel Avrupa arasında yer alıyor. Hatta sevdalinkalara da konu olmuÅŸ. Ne zaman, nasıl, kimin eliyle yıkıldığından bahsetmeyeceÄŸim.
Sevdalinkalara ve Gazi Hüsrev Bey Vakfı’na gelince… ‘Mali’ Bosnaca’da küçük, ‘Carigrad’ ise Ä°stanbul anlamına geliyor. Yani sözün özü; ‘Hünkâr Åžehri’. Dimdik ayakta duran ve gizemini, tüm ihtiÅŸamını bozmayan. ‘Megapolis’. Ancak ben bir Ä°stanbul mihmandarı olarak yükselen gökdelenlerden, burcu burcu gökdelenvari binalardan dem vurup, bunlardan bahsetmek istemiyorum. Bununla birlikte bu yapıların Ä°stanbul sakinlerinin yaÅŸamlarını idame ettirmelerine yardımcı oluyorsa, bize sükût etmek düşer. Ancak payitahtın ihtiÅŸamını bozan her yapının canımı acıttığını söylemeden geçemeyeceÄŸim. Çünkü sizin olduÄŸu kadar, Ä°stanbul benim de ‘ÅŸehrim’. Ecdadımın payitahtı. Osmanlı döneminde Sokollu Mehmed PaÅŸa, Rüstem PaÅŸa gibi onlarca BoÅŸnak’ın sadrazamlık görevini yürüttüğü ÅŸehir. Enderun’da yetiÅŸen devlet erkânı, Ä°stanbul medreselerinde yetiÅŸen ulema ve tekkelerinde tasavvuf tedrisatından geçen binlerce BoÅŸnak… Ve yine Ä°stanbul’da devlet erkânı, müderris ve meÅŸayih olarak yerel halka hizmet veren BoÅŸnaklar. Tüm bunlar göz önünde tutulduÄŸunda, ortak tarihimize sahip çıkmaya ve sevmeye hakkım olduÄŸu kadar, bu ÅŸehrin tarihi dokusuna bir nebze de olsa dokunmaya hakkım olduÄŸunu düşünüyorum.
Sevdalinkanın sözlerine gelince;
Ey Taşlıhan, küçük hünkâr şehri
İçindeki paşalar, vezirler
Hünkâr, vezire inci tanesinden seslenir:
Lalam benim, divanıma gel.
Vezir ise mercan tanesinden seslenir:
Ey Padişahım, parlayan güneşim
Divanına gelemem,
ÇemaluÅŸa’dan,
Köşklerden, pencere kafeslerinden
Genç kızlardan, delikanlılardan,
Atlagiç Fata’nın güzelliÄŸinden,
Dizdareviç Meho’nun yakışıklılığından geçemem,
ÇemaluÅŸa Mısır’dan da büyük,
Meho ise Hünkâr’ın vezirinden de yakışıklı…
Ä°ÅŸte bu TaÅŸlıhan Saraybosna’daydı. Bugün ise sadece kalıntıları ve ÅŸarkı sözleri kaldı. Onlar, bizim olduÄŸu kadar tabii ki sizin de… Åžimdi asıl sorun, bu TaÅŸlıhan kalıntıları üzerinde bir AVM inÅŸa edilecek mi? Çünkü planları yapılmaya baÅŸlanmış ve bu sebepten dolayı ÅŸehirde fırtınalar kopuyor. Sosyal medya, yazılı ve görsel basın bu haberlerle çalkalanıyor. Ä°ÅŸin ilginç tarafı, ÅŸimdiye kadar Osmanlı mirasına sahip çıkmayan kesim, ÅŸiddetli bir ÅŸekilde mirasın yok edilmesine karşı çıkıyor, muhalefet ediyor. Nasıl bir ironidir ki düne kadar Ä°slami deÄŸerlere ve Osmanlı mirasına sahip çıkan iktidar mensupları ise AVM’nin inÅŸasından yana. Savunmaları “ÅŸehre gelir saÄŸlamak” ve “turist çekmek” baÅŸlıkları altında toplanıyor. Muhalif olan kesim ise ÅŸehrin en tarihi ve can alıcı yerinde böyle bir yapının inÅŸasının tarihi deÄŸerlere hakaret olacağını savunuyor.
Tartışma devam edip sürüyor. Ben ise Vakıfname’yi tüm ayrıntılarıyla okuyan ve bilen biri olarak, vakıf mirasına sahip çıkmayanların Allah’ın gazabına uÄŸrayacağının tedirginliÄŸini yaşıyorum. Çünkü bu mevzu son derece net ve açık bir ÅŸekilde Vakıfname’de belirtilmiÅŸtir. Arkeolojik kazılarda, TaÅŸlıhan’ın kalıntılarına ulaşılmış, camlarla örtülüp koruma altına alınmıştı, ancak yıllarca hiç kimse restorasyon çalışmaları baÅŸlatmayı düşünmedi. Bu kültürel miras yıllardır camla örtülerek korundu. Åžimdi eski hanın yerinde bir ticaret merkezi inÅŸası söz konusu ve kıyametler kopuyor. Atışmalar, tartışmalar. Bence, Han için en doÄŸru karar orijinal projesine sadık kalınarak restore edilmesidir. Gazi Hüsrev Bey Vakfı bünyesinde olan TaÅŸlıhan, Bosna Hersek Ä°slam Cemiyeti’ne, yani Türkiye’deki karşılığı Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na baÄŸlı olduÄŸuna göre bu kültürel mirasın yerinde AVM deÄŸil, Ä°slam Cemiyeti Misafirhanesi inÅŸa edilebilir.
Gelelim iÅŸin mali boyutuna, diÄŸer bir deÄŸiÅŸle madalyonun öteki yüzüne… Han’ın ahır kesimi garaj olursa, bir araba kaç akçe getirir? Kaç atın yerini iÅŸgal eder? Atlarla ÅŸehre gelen tüccarlar, seyyahlar, talebeler olmadığına göre gelen ziyaretçiler yaptıkları alışveriÅŸlerde kaç akçe bırakırlar? Ama bu ziyaretçilere bedava aÅŸ, konaklama, at yemi/benzin söz konusu deÄŸil. E hal böyle olunca, kâğıda kaleme vurduÄŸunuz zaman tabii ki AVM’nin geliri Han’ın gelirinden fazla… Hatta Han olursa zararda, AVM olursa kârdasınız. Ha diyeceksiniz ki ya kültürel yönü? Aman canım boÅŸ verin onu, kültürden kim fayda görmüş ki… Kültür zarara uÄŸratır, kültür insanı düşünmeye sevk eder. Daha da kötüsü düşünen insan maazallah, derine dalar, tefekkür eder. Tefekkür eden sinirlenir, sinirli olan strese, stresli olan depresyona girer. Kültür, mutsuz bir topluma sebebiyet verir. Mutluluk -geçici bile olsa- alışveriÅŸte elde edilir. PoÅŸetler, küresel markalar, ayaküstü yemekler. Hep sentetik, hep yapay. Mutluluk gibi.
Ben ise yine de Gazi Hüsrev Bey’in Vakfiye’sini, vasiyetini, onu korumayanlara söylenen laneti düşünmeden edemiyorum. Sana ne, dokunmayan yılan bin yıl yaÅŸasın diyorsanız; ne yazık ki öncelikle bu toplumun mensubuyum, kültürel mirasa, dedelerimden kalan mirasa sahip çıkanlardanım. Ve buna bir zarar geldiÄŸini veya geleceÄŸini gördüğümde maalesef kayıtsız kalamıyorum.
Ancak benim bu kaygılarım topluma mutsuzluk getiriyorsa, Allah hepimizi affetsin derim.
Acaba kabahat bende mi?
Kredi kartıyla alışveriÅŸ mi daha güzel? Yoksa kredi kartıyla müzeye giriÅŸ bileti alıp tarihin dokusunda gezinmek mi daha güzel… Takdir sizin!
Bu sıcak yaz gününde, doÄŸal afetlere maruz kalmadan gönül serinliÄŸi, güzel muhabbetler diliyor ve tüm dünya insanlığına “biraz DUYARLILIK” diyorum.
Henüz yorum yapılmamış.